top of page

Erkekten sonra hayat var mı?

Kadınlar aralarında konuşuyorlar, duyuyorum… Bazıları söylüyorlar da, öğreniyorum. İlişkilerinin bitmesi sonrasında yaşadıkları umutsuzluklar dağ oluyor önlerinde. Bazı kadınlar biliyorum, yanlız kalmanın tedirginliği, yenisini bulamamanın çaresizliği içinde idare etmeye çalışıyorlar ellerindekini, bir ümitle…


Kimisi de elindekini idare etmeye çalışırken, kuş yuvadan uçtuğunda uyanıyor. Basıyor küfürü adama, yanına arkadaşını da alıp. İlk bir kaç gün ya da hafta kimseye söylemeyip, içinden küfredeni de var tabi…


–          Ahlaksız pezevenk o kadar şeyden sonra ne halde bıraktı beni, ne yapacağım şimdi?


Hakikaten bu kız ne yapacak ki şimdi? Bakıyor, bakınıyor etrafına; bir yanlızlık, hayatta bir boşluk hissi. Bazısı zaman içinde, “Sonraki İlişkisini Katleden Kadınlar Kulübü” ne üye oluyor. Bazısının içine girdiği durum ise şu şekilde biraz daha acıklı gibi:


–          Erkekten sonra hayat var mı?

İşte bu kulüp her ne kadar bizim erkek milleti için iyi potansiyel oluştursa da kadınlar için pek de huzurlu bir iklim değil sanırım. Bir yandan, yaşlar ilerledikçe bu kulübe katılmaya hevesli kadınların sayısı da artıyor. “Ah bu erkeklerin gencecik kızlara olan merakı yok mu”, bizim yaşlarını almış kızları iyice savaşı kaybetmiş, umutsuz milisler haline getiriyor. Savaşı kaybetmiş, umutsuzluğa esir düşmüş kadınlar; erkekten sonra hayat yokmuşa inanan…


Gerçekte de aşk bir savaş, erkekle kadının arasında tutku ve hesaplaşmalarla yapılan, sonu gelmeyen. Bu savaşın bir sonu yok belki ama içinde yaşanan her bir muharebede, kendini kazanan veya kaybeden olarak görenler hep var… Biten bir ilişkide kayıplar, kırılmışlıklar ortak olsa da taraflardan biri bu artıkları daha çok sahipleniyor. Çok erkek var ki kırıklarından toparlanamadığından yeni hayatına başlayamamış…


Diğer taraftan, zaman zaman çevremde görüyorum; kadınlarla hızlı yaşamayı başarı bellemiş bir adam, zaman geçiyor, bir kızı kendince ödüllendirme kararı alıyor. Sırası geliyor herhalde. Bütün “kadınları” elden geçirebildiğine inandığı bir dönemde tercihini sadece “bir kız” için kullanmayı seçiyor. Kafasından geçen ne peki, bu başarılı adamın?


–          Diğerleri arasından bu kızı seçtiğimi (kız dahil) herkes farkedecek (nasıl olacaksa?) ve bu gösterdiğim büyüklüğe hayran olacak. Benim kız ise bana hissettiği büyük saygıyla birleştirdiği borçluluk duygusunu sonsuza dek kalbinde yaşayacak…


Bizim adam kendine hissettiği bu güvenle ilişkiye damardan girmeye başlıyor. Pederşahi tüm heveslerini kızın üzerinde uygulamaya başlıyor. Aile büyüklerinden genlerine işlenen tavırlar su yüzüne çıkmaya başlıyor. Önce, kızın arkadaşlarıyla olan ilişkileri masaya yatırılmaya başlanıyor. Arkadaşları içinden beğenilenler ve beğenilmeyenler seçiliyor.


Kızımızın kıyafelerinde biraz oynama yapılıyor, eteklerin boyu uzayabiliyor, gerekli görülürüse renkleri değişiyor. Sanki adamı başta tahrik eden o kıyafetler değilmiş gibi. Benzer düzenlemelerle ilişkide işler ilerliyor gidiyor, adam tercihli ilişkisine devam ediyor, öyle zannediyor…

Sonra kızımız uyanıyor… Yüzyıllardan 21. yüzyıldayız, bir kadın bu sirk cambazlıklarına (Tabi maddi öncelikler bu kızımız için geçerli bir etken değilse) gözlerini ne kadar yumabilir ki? Sen erkek adam; temel güdülerinle basit planlar yapsan da komplike duygular yumağı kadınlarla nasıl baş edebileceğini sanıyorsun? Nihayetinde faydasına inanmaktan vazgeçtiğinde, kadın adamı uygun ve gerektiği yöntemle şutluyor… Alın size yeni bir vaka, ama karşı cepheden.


–          Kadından sonra hayat var mı?


Kadın ya da erkek farketmiyor, her bir ilişkiden sonra hayat sadece hayata açık olanlar için var. Hayat yeni ilişkilere ve yeni erkeklere açık olma gücünü gösterebilenler için var. Erkek dediğin nihayetinde yaşadığın anların tanığı sadece, o anların sahibi değil ki, giderken onları da senden alıp götürsün.


İstiyorsan bırak gitsin ama hayatındaki umutlara iyi davran, dokunma onlara…

bottom of page